Neden Twitter'dan "Ayrılmayı" Düşünüyorum
Bundan 17 sene önce, Kasım 2007'de ilk Twitter hesabımı açmışım. O zaman ki çalışma arkadaşlarımın Facebook durumu gibi ama sadece bunu paylaşıyorsun dediği, Bahadır'ın ofisten SMS atarak durum güncellediği zamanlardı.
Tabi ilk yıllarda Türkçe yazan insan sayısının az olması sayesinde aynı şeylerden bahseden insanların birbirini bulduğu ve takip ettiği hatta bot öncesi dönemde #TakibeTakip gibi kavramların olduğu bir yerdi Twitter. 2007'den bu yana pek çok konuda ilk haberi ya da yorumu Twitter'da gördüm ve okudum. İşimle ilgili çoğu insanın bilmediği ya da haberi olmadığı gelişmeleri bizzat o gelişmeyi ortaya çıkaran insanları bulup takip ederek yani daha havadis habere dönüşmeden öğrendim. Yıllar içinde diğer bağımlılığım gibi vazgeçemediğim kurtulmak istediğim ama dönüp dolaşıp yine geri döndüğüm bir yer oldu Twitter. Ta ki yakın zamana kadar.
Geçtiğimiz hafta sevgili dostum ve eski iş arkadaşım olan Fatih'in kendi blogunda yazdığı bir yazıya denk geldim. Kendisi benim gibi savsak ve dağınık olmadığı için düşüncelerini toplayıp sistematik bir şekilde yazmıştı ve o yazı sayesinde kafamda dönüp duran ama bir türlü oturtamadığım şeylerin bir miktar oturmasını sağladım ve ben de artık Twitter problemimi daha kesin bir şekilde çözmeye karar verdim.
Ben tembellikle savsaklık arasında bir dikiş tutturan ve bu dikişi de çok sıkı olduğu için bunların dışına çıkamayan biriyim. Hal böyle olunca savsakça davranmamı sağlayacak her şeye ön tanımlı olarak bağlanabiliyorum. Bu afyonların arasında en yoğun kullandığım şey de tahmin edebileceğiniz gibi Twitter. Zamanımın önemlice bir bölümünü Twitter'a girmeye ve başkalarının ilerlemlerini öğrenmeye harcıyorum.
Hal böyle olunca kendi ilerlememe gerektiğim zamanı yeterince ayıramıyorum. Bundan çok daha yavaş yaşanan ve hatta bu yüz yılla kıyas bile kabul edemeyecek bir yüzyılda yaşamış Chaucer'in dediği gibi "Hayat kısa ve zanaat, öğrenmek için çok uzun." Dolayısıyla 17. senenin sonunda bu bağımlılık artık kendisine vakfettiğim zamanın karşılığını vermiyor. Bunun bir kaç nedeni var hadi onları da sıralayayım.
Twitter'ın el değiştirmesi: Temel dertlerin en başında bu arkadaş geliyor. Ben Amerikan kültürü ya da gündemine o kadar hakim birisi değilim. Dolayısıyla bundan önceki sahiplerin hayata bakışı ile şimdiki sahibin hayata bakışı arasında ne kadar fark var ve ben hangisinin hayata bakışını kendime daha yakın buluyorum bilemiyorum. Bildiğim tek şey özellikle Amerika'da yaşayan ve takip etmekten keyif aldığım bir sürü insanın bu el değiştirmeden sonra bir sürü platforma geçmesi oldu. Hal böyle olunca takip ettiğim insanların bir kısmından haber alamaz oldum ve akışın keyfi azaldı.
Sana da para, ona da para ve herkese para: Twitter'ın kullanıcıları içeride tutmak ve daha fazla içerik üretilmesi için getirdiği bu para verelim fikri başlı başına platformun keyfini öldüren şeylerden biri oldu. Zira kurun verdiği yetkiye dayanan pek çok hesap bu durumu kullanmaya başladı. Böyle olunca da aynı şeyi 100 kere gördüğümüz, asıl amacın bir şey yazmaktan çok istatistiğe oynamak olduğu bir yere dönüştü yine akış.
Hoşgörüsüzlük ve ukalılığa övgü: Twitter'ın nasıl çalıştığını anlamadığım ve pek de umurumda olmayan algoritması sağolsun takip ettiğim insanların yazdıklarını bir yerde görmemi engelliyor. Takip ettiğim ve etmediğim insanlardan oluşan karma akıştaysa öne çıkarılan içerik yukarıdaki nedenden mütevellit fazla hit alan içerikler. Çalma, çırpma yöntemi ile yapılmış ya da yalan yanlış videolardan oluşan hesapları saymazsak Twitter'da öne çıkartılan içerik genellikle insanların tepki duyduğu içerikler. Bu içeriklerin kahir ekseriyeti de olumlu tepkilerden ziyade olumsuz tepkiler.
Dolayısıyla biraz gündemi takip etmek için girdiğiniz bir ortamda geldiği yaşa rağmen nasıl konuşması konusunda ders almamış birinin kıymeti kendinden makul ve paylaşılması aslında utanç kaynağı olması gerekirken kazara övünç kaynağı olmuş gereksiz fikirlerini öğrenmenin artık bana iyi gelmediğini düşünüyorum. Bunun yanında özellikle çok takip edilen insanların belki egoları belki etkileşim arzuları nedeniyle bu vasat sayılması iltifat olacak laf salatalarını hoparlöre alıp çok daha fazla insana duyurması ve bunun yarattığı baş ağrısı da var.
Yerelde kalmak: İnsanımızın ve kendimin en büyük dertlerinden birinin hayatlarımızı etkilemesi daha düşük olan sorunlar hakkında sürekli bilgilendirilmemiz olduğunu düşünüyorum. Almanya'da geçirdiğim sürede hasbelkader insanların çok daha yerel ve doğrudan dokundukları problemlere odaklandıklarını gördüm. İnsanlara, her gün geçtikleri caddenin bugün trafiğe kapalı olması ya da bahar festivalinde kullanılacak patlamış mısır miktarı global haberlere göre daha fazla önemli geliyordu.
Elbette aman apolitik olun size ne dünyadan siz sadece kendinize odaklanan saçmalığına (hello tetiklenen insan geç hele soluklan) kendinizi kaptırın diyemem ama basında en çok eksikliğini hissettiğim şey olan yerel haberlerin eksikliği burada da kendini gösteriyor. Dolayısıyla artık etkimin olamayacağı ya da etkilenme ihtimalimin düşük olduğu haberleri daha az görmek ve takip etmek istiyorum.
Hal böyle olunca insan kendisine, madem mutlu değilsin buna neden katlanıyorsun diye soruyor. Eskiden buna cevabım vardı ve artık yok. O sebeple ki umuyorum son kez Twitter maceramın sonuna geliyorum. Hesabı kapatmak istemem ama artık çok uzun süredir yapmaya alıştığım gibi çok daha az yazıyorum ve yine umarım ki bundan sonra çok daha az okuyacağım. Eğer siz hala yine de benden haber almak isterseniz bu blogu takip edebilirsiniz. Ha bu blog nedir diye merak ediyorsanız o da sonraki yazının konusu...